• 02-12-2024 10:24

Manset.nl

Manset Gazetesi Hollanda

Hollanda Türk Ticaret Derneği, Önemli Bir Toplantıya Ev sahipliği Yaptı

Nov 13, 2024

Hollanda Türkiye Ticaret Derneği (HTTD) başkanı Ethem Emre’nin kendi tecrübe ettiği problemleri belgeleriyle sunduğu, çözüm odaklı önerilerin konuşulduğu toplantıda, T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Ticari Ateşi Veysel Parlak, son dönemlerde Hollanda’ya yatırım yapmak isteyen Türk şirketlerinin Hollanda bankalarında hesap açmalarının engellenmesini Gümrük Birliği anlaşmasının ilgili mevzuatıyla uyuşmadığını ifade etti. 

Öte yandan T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Hollanda temsilcisi Ethem Tokgözlü de, Hollanda’nın yatırımcılara uyguladığı ticari bariyerleri, açık ekonomi modeliyle bağdaştırmak mümkün değildir, dedi.

Ekonomi Bakanlığı Direktörü P. M. Waasdorp aldığı notları kesinlikle muhataplarına ileteceğini yararlı ve faydalı bir görüşme gerçekleştirdiğini katılımcılara teşekkür ederek ifade etti.

Toplantıda, HTTD Başkanı Ethem Emre ve yönetimi tarafından “Krizler ve Çözüm Önerileri” başlığını taşıyan bir rapor da sunuldu.

Raporda şu açıklama ve görüşlere yer verildi:

Açık ekonomi modeli, dünya genelinde pek çok ülkenin benimsediği bir strateji olup, uluslararası ticareti teşvik eden, sermaye akışına olanak tanıyan, ülkeler arası iş birliğini destekleyen bir yapı olarak kabul edilir. Bu modelin esaslarından biri, yabancı yatırımcıların ülkeye kolayca erişebilmesi ve yatırım yapabilmesidir. Ancak, açık ekonomiyi benimseyen bir ülkenin yabancı yatırımcıların bankalarda hesap açmasına engel olması, bu ilkeyle çelişen bir tutum sergiler ve önemli eleştiriler doğurur.

İşte bu yaklaşımın ele alınması gereken yönleri:

Yabancı yatırımcıların ülke ekonomisine katkıda bulunmalarının yolu, yatırım yapabilecekleri finansal araçlara ve hizmetlere erişim sağlamaktan geçer. Bankalarda hesap açmalarının engellenmesi, bu sürecin ilk aşamasında karşılaştıkları bir set gibi işlev görür.

Yatırımcıların, yatırımlarını yönlendirebilecekleri banka hesaplarına sahip olmaması; şirket kurma, istihdam yaratma, ticari faaliyetlerde bulunma gibi süreçlerde yavaşlamalara yol açabilir. Bu da ülke ekonomisinin büyüme potansiyelini sınırlar.

Küresel ekonomi, ülkelerin yatırım çekme yeteneğine dayanır. Yabancı yatırımcıların hesap açmalarını kısıtlamak, onları diğer ülkelere yönlendirme riski taşır. Özellikle birçok ülkenin uluslararası yatırımcıları çekmek için cazip teşvikler sunduğu bir dönemde, böylesi bir kısıtlama rekabet gücünü zayıflatır. Rakip ülkeler yatırımcılara daha fazla kolaylık sunarken, açık ekonomiyi benimsemiş bir ülkenin yatırımcıya kapıyı kapatması uzun vadede pazar payının düşmesine yol açar.

Yabancı yatırımcılar sadece doğrudan sermaye getirmekle kalmaz, aynı zamanda ülkeye finansal bilgi, teknoloji ve yeni iş modelleri de taşır. Bu çeşitlilik, ülke içindeki finansal sistemin gelişmesine katkıda bulunur ve yenilikçiliği teşvik eder. Bankalarda hesap açamayan yatırımcılar, finansal sistemin sunduğu avantajlardan yararlanamaz, dolayısıyla finansal ilişkiler zayıflar. Yatırımcıların paralarını transfer etme, yerel ortaklarla iş birliği yapma gibi temel işlemleri gerçekleştirememesi, finansal ağların daralmasına sebep olur.

Uluslararası yatırımcılar, yatırımlarını yapacakları ülkelerin güvenilir ve istikrarlı bir finansal sisteme sahip olmasını bekler. Bankalarda hesap açma imkânının olmaması, ülkenin finansal sistemi üzerinde bir belirsizlik algısı yaratabilir ve güven zedelenir.

Bu durum, ülkenin yatırım ortamını olumsuz etkiler ve yatırımcıları uzun vadede geri dönmeyecek şekilde caydırabilir. Güven eksikliği, ülkenin ekonomik itibarını da zayıflatır ve uluslararası arenada güvenilir bir yatırım destinasyonu olarak algılanmasını zorlaştırır.

Yabancı sermaye, sadece mali kaynak değil, aynı zamanda bilgi ve teknoloji transferi açısından da önem taşır. Ülke, dışarıdan gelen yeni teknolojilere ve iş süreçlerine kapılarını kapattığında inovasyon döngüsü sekteye uğrar. Yabancı yatırımcıların bankalarda hesap açamaması, yenilikçi sektörlerin ve teknoloji firmalarının iş yapma süreçlerini zorlaştırır. Uzun vadede, bu durum ülkenin dijital dönüşüm ve inovasyon alanında geri kalmasına yol açabilir.

Yatırımcılar, ülkede finansal işlemlerini sorunsuz bir şekilde gerçekleştiremeyeceklerini hissettiklerinde, doğrudan yatırımlardan kaçınabilirler. Bankacılık hizmetlerine erişimin kısıtlanması, ülkeye sermaye akışını zorlaştırır ve yatırım iştahını azaltır. Açık ekonomi modelini benimsemiş bir ülkenin, bu çelişkili tavrıyla potansiyel sermaye girişinden mahrum kalması, döviz dengesini olumsuz etkileyebilir ve ekonomide bir daralma yaratabilir.

Açık ekonomi modeli, yatırımcıların ülkeye kolayca erişimini ve finansal sistemde rahat hareket edebilmelerini öngörür. Bu modele sahip bir ülkenin, yabancı yatırımcıların bankalarda hesap açmasını kısıtlaması, yalnızca ekonomik büyümeyi ve uluslararası itibarını zedelemekle kalmaz; aynı zamanda bu modelin özüne aykırı bir tavır sergilediği anlamına gelir. Bu tür kısıtlamaların kaldırılması, hem yatırım ortamının iyileşmesini sağlayacak hem de ülkenin küresel ekonomide daha rekabetçi bir konuma gelmesine katkıda bulunacaktır.

Programa ayrıca, HTTD Danışmanı Metin Yazarel, İş insanı Nuri Şekercan, Türk ve Arap Dünyası Araştırma Merkezi (SOTA) Başkanı Mehmet Tütüncü, Türk Hukuku Avukatı Esin Çiftçi, HTTD’nin Türkiye koordinatörü Leyla de Mos de katılarak, görüş ve düşüncelerini dile getirdiler.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.